Q.U.B.E.
Şu kocaman oyun dünyasında bulmaca oyunları benim için hep ayrı bir anlam ifade etmiştir. Klasik vurdulu kırdılı aksiyon oyunları yanında hep sönük ve azınlıktadırlar ama oyun oynamanın tanımını değiştirebilecek yapıdadırlar. Portal’ı örnek alın. Ne aksiyon vardı içerisinde ne puan toplama merakı. Amacımız sadece aklımızı kullanıp istenilen bölümleri geçmekti. Ve Portal, aksiyon severlerin burun kıvırdığı oyun, bir fenomen haline geldi. Ne var ki bulmaca oyunları Portal’dan sonra uyku moduna almıştı kendini ta ki Q.U.B.E. çıkana kadar. Yine Portal gibi birinci şahıs bakış açısıyla oynanan bir oyun Q.U.B.E. Amacımız yine bize verilen yeteneğimizle istenilen bölümleri geçmek. Peki, yeteneğimiz ne? Öncelikle bu oyunun belirli bir senaryosu yok arkadaşlar. Sadece bölümler ve küplerimiz var. Oyuna başladığımız zaman bir test merkezinde gözümüzü açıyoruz. Elimizde eldivenlerimiz var ve her yer bembeyaz küplerle kaplanmış durumda. İşte özel yeteneğimiz bu eldivenler. Eldivenlerimiz sayesinde her çeşit küpün özel yeteneğini aktive edebiliyoruz. Bu eldiven mevzusu bana fena halde Twin Sector’u hatırlattı. Neyse ki karşımızda daha kaliteli bir yapım var.
Küplerden bahsetmiştik. Ne işe yarıyor bu küpler bakalım. Oyuna ilk başladığımızda karşımıza kırmızı küpler çıkıyor. Kırmızı küpleri bulunduğu konuma göre yatay veya dikey olarak uzatabiliyoruz. Bu sayede yüksek yerlere rahatça ulaşabiliyor durumda oluyoruz. Bir diğer küp rengi lacivert ise sıçrama tahtası görevi görüyor. Sarı renkliler biraz farklı. Üçerli olarak bulunuyorlar ve merdiven görevi görüyorlar. Bu küplerin dışında duvarı döndürmeye yarayan düğmeler de bulunuyor. Her bölümde zorlaşan oyun yapısı (Hadi ya?) ve birden fazla küpün ortak kullanılması sebebiyle zamanla çileden çıkartabiliyor oyun bizi. Ancak sorun olmayacak çünkü bulmaca oyunlarını sevenler bilirler ki oyun ne kadar çileden çıkartırsa çıkartsın o bölümleri başarıyla geçmenin tadını başka hiçbir oyun vermez. Q.U.B.E. içinde toplam dokuz chapter bulunduruyor. Her bir bölüm içinde alt bölümlere ayrılıyor ve her alt bölüm farklı sistemlere sahip bulmacalara ev sahipliği yapıyor. Eldiven demiştik değil mi? Bu eldivenlerin ne işe yaradığını anlatayım. Küpleri hareket ettiremiyoruz aslında sadece içeri ve dışarı hareketini kontrol edebiliyoruz. Sol eldivenle küpleri dışarı yöneltirken sağ eldivenle içeri göçertiyoruz. Bütün bu küplerin dışında çeşitli mekanizmalara sahip bölümler de mevcut. Örneğin; hareket halindeki bir kürenin sağlam bir şekilde karşı tafra ulaşmasını sağlamamız gibi bölümler de mevcut.
Gelelim takıntı tedavi merkezine. Öncelikle oyunun grafikleri hakkında bir yargıya varmak zor. Neden mi? Çünkü her yer beyaz küplerle kaplı. Bu durumda da neye göre yorum yapacağımızı şaşırıyoruz. İşte çevre detaylarının çuvallamasının sebebi etrafın tamamen beyaz küplerle dolu olması… Tamam, Mirror’s Edge’de de her yer beyazdı ama en azından harika bir şehir tasarımı vardı. Portal’ı hatırlayın. Sadece atmosferiyle bile insanı etkileyen çevresi vardı. Q.U.B.E.’un da en büyük hatası burada karşımıza çıkıyor: Atmosfer yok. Bunun en büyük sebebiyse oyunun bir senaryoya sahip olmaması. Hatırlayın Portal’ın müthiş hikayesini, Chell’i, GLaDoS’u. Bunlar atmosferi yaratan unsurlardı ancak Q.U.B.E.’da böyle bir şey yok maalesef.
Genel olarak baktığımız zaman ortalamanın üstünde bir oyun görüyoruz. Her bulmaca severin denemek isteyebileceği bir oyun olmuş Q.U.B.E. Zaten uygun fiyatıyla her türlü bütçe için alınabilir durumda. (Steam üzerinden 14.99$ karşılığı satın alabilirsiniz.) Yani uzun lafın kısası bulmaca seviyorsanız buyurun alın, afiyetle yeyin ama aksiyon delisiyseniz sakın yaklaşmayın derim. Bir senaryosu olsa ve daha detaylı çevre tasarımı olsa çok daha iyi bir oyun olabilirdi Q.U.B.E. ancak yine de oynanılabilir bir oyun var karşımızda.
Eğer bulmaca türünden hoşlanıyor ve Portal 2’den beri bulmacaya açsanız Q.U.B.E.’u mutlaka denemelisiniz. Ancak Portal’ın oyun ruhunu ve atmosferini beklemeyin.
Yazar: Muhsin BayramKaynak:http://www.level.com.tr/index.php/inceleme/pc/8802-qube